Durdum, aylarca
yıllarca durdum. Aslında derinden bir ilerleme vardı ama, ben hep durduğumu
düşündüm. Yap(a)madım yapmak istediğim şeyleri. Yıllardır sanki bir an’a
sabitlenmiş bir şekilde durdum. Nedendi, bilemiyorum. Biliyorum aslında, ama şu
anda paylaşamayabilirim.
Her neyse...
Bugün bir yazı
okudum vesaire.org’dan Zadie Smith’in The Guardian’a yayımlanan bir yazsının
Türkçe’ye çevirisiydi, çevirmeni de Can Koçak (hani olur da yazılarını siz de okumak isterseniz ^^). Gerçekten uzun zamandan beri
okudum en iyi çevirilerden biriydi. Tesadüfen gördüm, başka bir yazı okurken
dedim neler var bu sitede, kim yazmış ne yazmış... Baktım Zadie Smith yazıyor,
tıkladım. Bırakmak istemedim okurken. Hani romanlar vardır, elinize aldığınızda
bir solukta bitirirsiniz, alır sizi içerisine. Zaman durur, okurken. Adeta öyle
bir roman okudum.
Haydi başlayalım
o zaman.
Bu yazıya
başlamadan önce aklımdan bambaşka şeyler geçiyordu. Dedim sonra kendime bir
şeyler ısıtıp yiyeyim (dondurucuda iki dilim güzel pizza vardı ^^). Şimdi ise
tamamen aklımdan çıktı yazmak istediklerim. Olur da biraz önce aklımdan
geçenler yeniden ortaya çıkarsa bir gün: Oturur onları da yazarım.
Bugün 07. Ocak.
2017, Cumartesi. Dün akşam saatlerinde başlayan kar hala devam ediyor. Çok da güzel
yapıyor. Hava buz, ellerde çay, ısınıyoruz milletçe. Durmak lazım bazen, ne
olup bittiğini fark etmek için. (Ha benimki biraz uzun sürdü - o ayrı, tabii
kime göre neye göre uzun orası da meçhul). Rus romanlarını okursun ya, hani o
romanlarda bi soğukluk vardır iliklerine işler. Hava soğuktur çünkü, bizler de
o hale geldik. Çoğumuz buz gibi, içimizi ısıtacak o sevgiyi bekliyoruz. Bekleme
yapma Abbas, haydi kalk yürü... Ver sevgini, merak etme kalanı yeter sana.
Hani demiştim ya,
“durdum falan fişman...” işte o dönemlerde bir çok şeyin de farkına vardım. Bunlardan
biri de insanların ne kadar mutsuz olduğuydu.
Gerçekten sizler
de görüyor musunuz o mutsuz insanları?
Bakın bi yolda
yürüken, toplu taşımada etrafınıza, insanların suratlarına. Olur da göz göze
gelirseniz korkmayın (ben bazen korkuyorum da) bence gülümseyin, verin işte bir
parça da olsa sevgi onlara. Bu aralar hepimizin o kadar çok ihtiyacı var ki...
Hele de şu soğuk kış günlerinde. Isıtın insanların içini, yapın bir iyilik.
Şimdilik bu kadar.
Sağlıcakla.
M.
No comments:
Post a Comment