Monday, May 11, 2009

ainarielancalim'den (höh yazamadım yau)

"ben ve benim gibiler

senin hikayeni dinlerken hep içimden ben bunu duymuştum diyordum. duyduğum insanı sen tanımıyorsun (henüz) ama tanışsan sanırım sana (ve senin gibi olanlara) iki çift lafı olur (:

biz kadınlar sizin gibi değiliz. evet çoğu zaman anlamsız, abartlı ve aşırı duygusal tepkiler veriyor olabiliriz. ben ve çevremdeki bir çok kadın hayatıma giren erkekleri seviyoruz! bu sevginin ne sınırı ne sıfatı ne de geçmişi oluyor. eskileri şimdiye taşımıyoruz. bir daha asla sevemeyeceğimizi düşünürken karşımıza biri çıkıyor ve aşkı biz yeniden tanımlıyoruz.

ben, yaklaşık olarak 5 yılımı birini sevmekle geçirdim. kimine göre takıntı kimine göre boşluk kimine göre deneyimsizlik. ama onu sevmek bana çok öğretti. aşk olup olmadığını bilmiyorum hala, bilsem de çok şey değişmez. (: sadece çok sevdiğimi hatırlıyorum. sonrasında bir çok irili ufaklı hikaye.. ama her birini sevdiğimi ayrı ayrı sevdiğimi biliyorum. hiç biri bir diğerinden daha değersiz değildi. sadece paylaşılan şeyler azdı ya da çoktu. anıların sayısıyla ölçmüyorum ki sevgimi, ne hissettiğim önemli olan değil mi? ama hersey bi kenara hiçbiri kendilerinden öncekileri bilmediler. öyle ki sormadılar bile. çünkü öncekileri onunla geçirdiğim anlara sokmadım. onunla o an mutlu olduğumu bildi hepsi tek tek.. geçmiş her haliyle dolu dolu yaşanmıştır her andan keyif alınmıştır ama ben anı sevdim hep, onda kalınca mutlu olduğumu biliyorum. en değerli budur benim için. evet geçmişi anmak güzeldir keyiflidir ama geçmişle yaşamak kayıptır an için. geleceği hayal etmek tatlıdır ama onu yaparken şu anı kaçırmak değildir olması gereken. bunun dengesini öyle ya da böyle kurdum. bu böyle yapılmalı değil tabii demek istediğim, kendi doğrularım bunlar sadece. şu an takıldığım nokta ise ben bunu böyle yaşarken ya da yaşamaya çalışırken neden bir başkasının geçmişi beni korkutuyor? kaybetme korkusu mu yoksa bi yerlerden gelip pörtleyen (: neyse bu akşam da üzerinde bişiler yapılıcak bi konum var en azından ((:"

yazıdan kaçmak işte budur diyorum :) ahahaha i am evil. ...
neyse efendim şaka bir yana gerçekten yazan hanım duygularımın çevirmeni (hihih) oldu...

ileriye bakmak lazım ama değil mi?

Friday, May 01, 2009

Such a weird competition

"To be nobody but yourself in a world which is doing its best, night and
day, to make you everybody else means to fight the hardest battle which any human being can
fight; and never stop fighting." by E.E. Cummings


Do i know the way around. Sometimes i do. Even I try to hide, sometimes i cannot manage that either, bu some people can do that very well. Their lives are totally different than they are showing to the others.

Wednesday, April 22, 2009

- love -

“Have you ever been in love? Horrible isn't it? It makes you so vulnerable. It opens your chest and it opens up your heart and it means that someone can get inside you and mess you up. You build up all these defenses, you build up a whole suit of armor, so that nothing can hurt you, then one stupid person, no different from any other stupid person, wanders into your stupid life...You give them a piece of you. They didn't ask for it. They did something dumb one day, like kiss you or smile at you, and then your life isn't your own anymore. Love takes hostages. It gets inside you. It eats you out and leaves you crying in the darkness, so simple a phrase like '' Maybe we should be just friends '' turns into a glass splinter working its way into your heart. It hurts. Not just in the imagination. Not just in the mind. It's a soul-hurt, a real gets-inside-you-and-rips-you-apart pain. I hate love.”

Neil Gaiman

Monday, April 20, 2009

yeni bir şeyler yazmalı

Düşünüyorum, acaba küçükken düşündüğüm şeyler daha azdı da o yüzden mi, daha üretken bir insandım, yaşlanıyorum galiba... 24. yaşımın son günlerini yaşadığım şu günler hiç de hayal etmiş olduğum gibi geçmiyor. Zamanında hayal ettiğim hayatın kenarından kıyısından dahi geçmiyor bugünkü hayatım. Enteresan gerçekten...
Yapmak istediğimiz hayaller var, ileride olmak istediğimiz yerler... ama bir bakıyoruz ki apayrı bir yerdeyiz bugün... yarın da istediğimiz gibi olmayabilir, peki ben ne yapıyorum, artık gülüp geçiyorum. Her şeyi zamana bırakmış durumdayım, ama zaman da bir yandan akıp gidiyor... ben olduğum yerde kalıyormuş gibi hissediyorum, belki biraz gerilediğimi dahi düşünüyorum bazen. Eskiden her şey daha farklıydı gibime geliyor, daha kolaydı... Ya da son zamanlar benim üzerime geliyor o yüzden böyle isyanlardayım.
İki kelimeyi birleştiremiyorum, ay çok depresifleştim bir anda.
Ne yapmamız lazım, gülüp geçmemiz lazım...
Yapabiliyor muyum ben, eh işte arada yapmayı deniyorum...
Başarılı mı, daha etkilerini görmedim, ama doktora başvuracak bir yan etkisi de olmadı yani...
Bir film festivali daha geldi geçti... Müzik ve caz festivali de kapımızı tıklatmaya hazır ve nazır bir şekilde bekliyor, ve ardından gelecek bienal.
Neyse şimdilik yeter bu kadar yazmak.
Sevgiler

Monday, April 06, 2009

sia - soon we'll be found

Come along it is the break of day
Surely now, you'll have some things to say
It's not the time for telling tales on me

So come along, it wont be long
'Til we return happy
Shut your eyes, there are no lies
In this world we call sleep
Let's desert this day of hurt
Tomorrow we'll be free

Let's not fight I'm tired can't we just sleep tonight
Don't Turn away it's just there's nothing left here to say
Turn around I know we're lost but soon we'll be found

Well it's been rough but we'll be just fine
Work it out yeah we'll survive
You mustn't let a few bad times dictate

So come along, it wont be long
'Til we return happy
Shut your eyes, there are no lies
In this world we call sleep
Let's desert this day of work
Tomorrow we'll be free

Let's not fight I'm tired can't we just sleep tonight
Don't turn away it's just there's nothing left here to say
Turn around I know we're lost but soon we'll be found

Tuesday, February 03, 2009

mutlu olmak çok mu zor!

Tuesday, January 06, 2009

Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.

Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan "Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin.. iki ucu keskin bıçaktır bu işin. Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi halin cezanda indirim sağlamaz.

Sen, "Ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu yapmadın" diye cevap verecektir. Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın.Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın. "Peki o ne yaptı" deme. Herkes kendinden sorumludur aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın.

Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "Acılara tutunarak" yaşamayı öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki.... Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor.Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana.Yine içeceksin rakını balığın yanında. Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası....

Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun aslolan yürektir.Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...

Hayatı ıskalamaya lüksün yok senin.....

Nazım HİKMET