Friday, June 30, 2006

sneaker pimps - destroying angel

I know you know my head's not in this now
Nothing you could keep so keep me down
Like the stones beneath the water that you walk on to be taller
The hands you stuck together when you prayed you'd wait forever
Just another fragile angel heart
Falling down on lead wings torn apart

The words beneath my skin
The ink that you put in
Destroying all the things you left around
Earthbound coming down

So what you have the nerve to call a friend
Is starved of all the sense to make amends
I'm the glass you break to touch but you never want me much
Like the view across the water from the shoes and two feet smaller
I know it doesn't pay to be this hurt
Falling off the morning getting worse

Monday, June 26, 2006

allerjik konjuktivit

Mieeh, evet evet bende allerjik konjuktivit var, göz nezlesi de deniyor, hatta bilimum şeye gözlerim allerjik. Kendisi korkunç bişiy, güneş gözlüksüz çıkınca gözleriniz kendiliğinden ağlamaya başlıyor, bazen öle kıpkırmızı oluyor ki anlatamam. Kitap okumak istiyorsunuz, ama satırlar birbirine giriyor, harfler karışyor, ve gözünüz daha da ağrıyor, kim ister o zaman...Çok alakasız bir zamanda kaşınıyor, ağrıyor, alev çıkıyor sanıyorsunuz gözlerinizden. Hatta bazen allerji overdose olunca sabah başucunuzda mutlaka su ve pamuk olmalı, çünkü açamıyorsunuz gözlerinizi. Ühühühü, ve geçmiyor, piyasadaki bilimum göz damlası ile kanka olmanız gerekiyor, onlar ve siz eküri olmuşsunuz. Takriben 4 5 ay birlikte yaşayacaksınız artık ne mutlu size, bazen ise bilimum bitki çeşitlerinin yaydığı tozlar allerjinizi daha da beter hale getirebiliyor. Ağlamak bile canınızı acıtıyor(tamam çok dramatik gibi gözükebilir, ama hakkaten çeken bilir yane ne kadar zor oldugunu). Ekürilerinizin dışında bir dostunuz daha vardır, sabahtan kalan soğumuş çay, biraz daha buzdolabında soğuttuktan sonra pamuk ile salatalık gibi gözlerinizin üzerine koyup bir iki hatta en iyisi 5 dakka beklemeniz.... Düşmanımın başına bile gelsin istemem yane...

Sunday, June 25, 2006

kofi

Bütün gün deli gibi kahve içmeme ragmen, o şuruplu mokamsı üzerinde krema olan ve içmek zorunda olduğum şey dışındakiler tabii, hala çok uykum var, geçmişin uykusuzluğu sanırım şimdi etkisini gösteriyor, şimdi de kahve içsem bu sefer yine uykusuz kalacağım. Tanrım yarabbim artık yapmam gereken hiç bir şey yok, yane bunu yapmalıyım onu yapmalıyım gibi nedenlerim olmayacak, ne güzel bir duygu imiş... Neyse, yazın bir işte çalışmayı düşünen ben bakalım neler yapabileceğim, bunun dışında İstanbul'da bir turist günü yaşamayı düşünüyorum, güzel olur heralde, hehehe bir de "city guide" lazim. Eğer turist günümü gerçekleştirebilirsem, sonra da Ankara'ya gitmek istiyorum, tabii önce Ankara sonra turist günü de olabilir. Bakalım bu yaz nası geçecek, hafta sonları yazlik da ,yaşlılar cennetimiz, düşünülebilir.

Ay bir de okunacak binlerce kitap var, hangisinden başlayacam acaba...
mir

Wednesday, June 21, 2006

bilinçaltı bilinçüstü rüyalar

Rüyalar bilinçaltımızın habercisidir derler. Bir bakıma öğle ama dün gece gördüğüm rüyalardan bir tanesi resmen bilinçüstümün habercisiydi. Tamam yane bir rüyamda "kameraların da olduğu sosyetik bir mağzada bunny kıyafeti giymiş bir kadın tarafından çantam çalındı, ve mağza görevlilerine kadını arattırıp istediğiniz şeyden varmış diye geri çağartıp tesadüfen(evet hafif de şantajla) çantamın onun poşetlerine karıştığını ortaya çıkardım", bir sonrakinde "gece yarısı starbuck's pastanesinden cookie almaya çalışıyordum." evet işte bunlar gerçekten saçma sapan. Tamam çanta manyağı bir insan olabilirim, Starbuck's kahvesi delisi de. Ama en son gördüğüm rüyam pek dataya giremeden bir aile konseyiydi, anne-baba-cocuklar-dayi ve damat vardı. Büyük bir gümbürtü koptu, neden acaba bu aralarki, aile bozukluğumuzun bir sonucu mu olsa gerek diye düşünmeden edemiyorum, işte tam bilinçüstü bir rüyaydı.

Saturday, June 17, 2006

olala

bir sene daha geçti gitti, yarın ben öss'ye giriyorum. neyse bakalım yüzdüm kuyruğuna geldim. en güzel olay kalamışta giriyor olmam sınava, sınavdan önce kavemi de alacam oh oh iyi yane, sonra artık ne yaparım bilmiyorum. başarılar bana evet evet başarılar...

Monday, June 12, 2006

The Smiths, Unhappy Birthday

I've come to wish you an unhappy birthday
I've come to wish you an unhappy birthday
'Cause you're evil
And you lie
And if you should die
I may feel slightly sad
(But I won't cry)

Loved and lost
And some may say
When usually it's Nothing
Surely you're happy
It should be this way ?
I say "No, I'm gonna kill my dog"
And : "May the lines sag, may the lines sag heavy and deep tonight"


I've come to wish you an unhappy birthday
I've come to wish you an unhappy birthday
'Cause you're evil
And you lie
And if you should die
I may feel slightly sad
(But I won't cry)


Loved and lost
And some may say
When usually it's Nothing
Surely you're happy
It should be this way ?
I said "No"
And then I shot myself
So, drink, drink, drink
And be ill tonight


From the one you left behind
From the one you left behind
From the one you left behind
From the one you left behind
Behind
Behind
Behind
Behind
Behind
Behind
Oh, unhappy birthday
Behind
Behind
Behind

Sunday, June 11, 2006

ne kadar çabuk geçti

Bir ay sonra temmuz yine bir yaz ayı, bakalım bu sene neler olacak diye düşünürken, o kadar çbauk geçti ki günler ben bile anlayamadım. Şu son bir aydır hayatımdaki insanlar, düşüncelerim, yaşadıklarım o kadar çok değişti ki, ben bile ayak uyduramamaya başladım. Neyse bakalım haftaya kısmen bir çok şey daha netleşecek malum sınavdan sonra, en çok sevindiğim öss'ye Kalamış'ta giriyor olmam. Oh, okul arama derdim de yok bu sene, canım ösym bilgisayarları bana bu güzel okulu layık gördüğünüz için seviniyorum. Neyse sınavda da istediğimi yaparsam herşey çok daha güzel olacak. Yaz programı mı o da ne, ah kedi ah senin yüzünden şimdilik bir tatil düşünemiyorum ben yaa. Mieeh, kötü oldu ama şimdi sen iyisin koşup atlıyorsun yine deliler gibi sağdan sola. Neyse işte şimdilik bu kadar.
mir.

Thursday, June 01, 2006

şapşal ben

evet evet, gene şapşallıklarıma bir tane daha şapşallık ekledim, öle böle değil, bir arkadaşım için gilmore girls'un bölümlerini cd ya da dvd ye çekmem lazım. neyse evde de boş dvd yoktu şimdi binlerce cd yerine bir dvd yeter, gittim bizim buradaki kırtasiyeden dvd almaya, mini dvd varmış üzerinde de 1,4 gb yazıyordu, onu görünce "heytt be bir nokta dört gb buna neler sığar" diye düşündüm, hem de rewritabledı. eve geldim işte yazacam dizileri, o an dvdlerin 4,5 gb oldugu ve benim aldığımın kapasitesinin daha az olduğu dank etti.... ne zaman bitecek benim bu dalgınlıklarım yaaa....