Sunday, May 28, 2006

amerikanfutbolu taraftarı minik star *


Cuma akşamı evde tivi izlerken annem aradı ve yarın bizimle amerikan futbolu izlemeye gelir misin diye sordu. Yane doğal olarak annemden böle bir teklif gelme olasılığı "sub zero", neyse bu teklif önceden pek eğlenceli gözükmese de ctesi sabahı gitmeye karar verdim. Evet evet herşey İnönü Stadına gidince anlaşıldı. HAHAHA meğersem annem bir gün önce "Türkiye Beyzbol ve Softbol Federasyon"unda Amerikan Futbolu DELEGESİ evet evet delegesi olmuş. Annem ve Amerikanfutbolu zaten bir bütündür ben kendimi bildim bileli. Bir baktım ki bizim aile (hatta sevgili kardeşim bile), apartmandan komşu teyzeler (günlerde Amerikan Futbolu izlenir) bile oradaydı. Keşke ananemde gelseydi çok sever hani. Neyse bir gün önceden öğrenmiştim bu maç B.içi (sultans) ve Ege (Dolphins) uni arasında ki final maçı idi, kazanan şampiyon olacaktı. Neyse biz annem sayesinde "şeref tirbününden" çok çekişmeli geçen maçı büyük bir heyecanla izlerken, bir yandan da maçın ne olduğunu anlamaya çalışıyorduk, allahtan yanımızda oturan kişiler yeterince bilgiliydi ve bize oyunun kurallarını annatıktan sonra biraz anlamaya başladım. Bir de aptal amerikan filmlerinden bildiğim top kaçırma taktiği var işte. Sürekli birbirinin üzerine çullanan kafaları kasklı bir gurup insanı izledim. Asıl güzel olan her ne kadar stad bomboşa yakın olsa bile gelen taraftarın gayet düzgün olmasıydı, ve maç gayet dostça oynandı. Maçı 30 - 8 lik skor ile b.içi kazandı.

Herşey maç bittikten sonra anlaşıldı. Meğersem ben ve diğer gelen insanlar tarihi bir olaya tanık olmuşuz. Bu yapılan maç federasyonu kurulan Amerikanfutbolu'nun ilk resmi şampiyonlar ligi maçı imiş. HEYT BEEE, 40 yıl sonra olursa evlatlarıma anlatacağım hoş ve bir o kadar da parlak anım oldu. En komik olan, B.içi'nin kazanma töreni bittikten sonra biz de ailecek (evet evet kardeşde vardı) aşşaya sahaya indik, annem komitesiyle vedalaşırken, bir baktım baba ve malum şahıs yok olmuşlar annem de diğer insanlarla beraber, öteki tarafa doğru yürüyor, benden aaaaa diye bir çığlık geldikten sonra kendimi koca koca bir de amerikanfutbolu formalı adamların yane gençlerin arasından anneme doğru koşarken buldum. Devlerin arasında bir cüce gibiydim. Meğer diğer takımın yanına konuşmaya gidiyormuş federasyon başkanı, delegeler arasında annemden başka diğer bayan ise Çocuklar Duymasın dizisinde "meri hanımı" canlandıran Demet Tuncer. Neyse bakalım artık neler olacak yeni sezonda, büyük bir ilgiyle takip edeceğiim.

Hihihihi, eh artık delege annemiz de olduğundan her maça gider miyim, eh gidebilme potansiyelim yüksek...

glam star

BJK - EFES yarı final maçı


Geçen hafta çarşamba günü evde otururken annem geldi, işe gitmemiş bu tarafta bir kaç yere gideceklermiş Meral Teyze ile , hade anne o zaman ben de geleyim senle dedim, ve annemler ile bu taraftaki bir kaç yere uğradık. Arada Carrefour-Starbucks'a (!!! :p) girip kave içtikten sonra dayımların bürosuna gittik orada da iş ile konuştu annemler, tabii bana türk kahvesi de yaptırdılar yane, hayatımın sonuna kadar kahve yapmaya mahkum ben, eheh bundan mutluyum ama bir sorunum yok - hem artık anladılar istemeyince iğrenç bişiy oluyor. Neyse sonra Meral Teyze annemi bjk-efes maçına davet etmişti annem hem kamp yorgunu da olduğu için gidemedi, ben gelebilir miyim diye sordum ve birlikte gittik maça. Maç Akatlar'da ki sahada olacaktı, yol fatihi biz oralarda biraz dönüp dolaştıktan sonra Mayadrom'u bulduk ve arabayı park ettik. Mayadroma girdik, bu sırada oğlu Meral Teyze'yi aradı hadi hadi nerdesiniz girin çabuk içeri diye bizi koşturdu, hemen pırpır çıktık oradan gittik arka kapıdan bir yerden girdik maça. Ben pek basketbol maçı izlemem ama efes taraftarıyımdır yane, ama bjk aracılığıyla gidince maça, kalbim ikiye bölündü kendi içimde gelgitler yaşadım, maçın sonunda ise her ne kadar efes kazanmış olsa bile vicdanım el vermedi kazanmaya, eh yane bjkliler sayesinde oradaydım, onların suratlarından düşen beşbinparça iken sevinemezdim tabii. Yorgun argın eve gelip, kamp için yazmamız gereken yazıyı da bitirdikten sonra yattım uyudum.....

Monday, May 22, 2006

kampa gideriz


Her sene Tenis Eskrim Dağcılık Klübü tarafından 19 Mayıs haftası ctesi günü düzenlenen, geleneksel gençlık kampına bu sene ben de sevgili badim ile katıldım. 19 Mayıs bu sene cuma gününe denk geldiği için kamp 2 gün sürdü. Bu seneki kamp alanı Kocaeli - İnönü Yaylası idi. Sabah 7,5 gibi buluşma yerine vardıktan sonra, diğer aileleleri de beklerken kahvaltımızı etmeye başladık, herkes geldikten sonra kamptaki görev dağılımı, telsizler, alınması gereken şeyler halledildikten sonra ancak 9,5 gibi konvoy halinde yola çıkabildik. Her arabada bir telsiz olduğundan yol boyunca herkes birbiriyle iletişim kurabiliyordu. Kampa gelen aileler birbirlerini tanıdıkları için eğlenceli telsiz konuşmaları eşliğinde, ilk mola yerimiz ve yemek alışverişi yapmamız gereken outlet center a tin tin tin geldik. Bu eğlenceli ihtiyaç molasından sorna yine tabikii konvoy halinde, kamp alanına doğru yola çıktık, her arabada telsiz olduğundan yol boyunca sürekli iletişim içindeydim, bu seferki kampta ben ve Burcu'nun görevi kamp hakkında not tutmak ve rapor yazmak idi. Kamp alanına vardığımızda herkes yardımlaşarak çadır kurmaya başladı, neyse çadırlar kurulup, güzel odamıza yarleştikten sonra keşfe çıktık (çiçek toplamaya :p ). Üç gün boyunca teknolojisiz bir yaşam sürdürecektim. Yaylada telefon çekmiyor, eh tabiki bilgisayar yok, olsa napacaz, yanımıza bir radyo almıştık ama onu bile dinlemek istemedim. Naturel hayat etkisi bu olsa demek. Burcu giitmeden önce benim oraya nargile götürmemi engellemişti, ama ama tabiki genç ve çılgın dağcılarımız kendi nargilelerini getirmiş, eh kamp paylaşmak demek zaten :p.

Bir önceki günden uykusuz olduğumuz için, hem huysuzluğumuz hem de yorgunluğumuz hatsaffadaydı. Ne yapıp edip birinci gün kendimizi geceyarısına kadar ayakta tutmayı başardık, kendimize içmek için iki şişe şarap almıştık, valla billa bu sefer şarabı ısınmak için içtik, uykusuzluğunda etkisiyle baya bir üşüdük ilk gece, ertesi gün kamp alanımızın çevresinde yürüyüş yaptık, kampa o gün katılan 2 dağcı da geldi bizle(sevgili botanikçi teyze ve eşi). Botanikçi teyze ile dağ bayırdaki kocakarı ilaçları olarak da nitelendirilen bitkileri inceledik, arada fotoraf çektik, güldük eğlendik ve takriben 6-7km yürüdük. "maşallah maşallah valla bize" İkinci günümüzde sözde büyük kamp ateşi kuracaktık ama akşam üzeri yağmurun bastırmasıyla biraz yalan oldu büyük kamp ateşimiz, büyükler yemek hazırlarken biz genç dağcılarımızın çadırının yanında elimizde şemsiyelerle küçük taburelerde oturarak yamur altında nargilemizi içtik, M&Mlerimizi yedik, güldük eğlendik....(evet evet herkes bir günde hemen benim konuşamama yeteneğimi keşfetmişti...şey hmmz şey işte şey...) Doğa da nargile içmenin keyfi de bir başkaymış yaaa... Güzel akşam yemeği (et ve salata) yendikten sonra 25. yıl kutlamaları yapıldı bir duygu seli aktı gitti.... Temiz hava tabii uykumuz geldi, yattık naçizane odamız olan çadırda, uyuduk mu uyumadık, durum değerlendirmesi yaptık fısır fısır sonra sızmışız.... Ne kadar geç uyusakta güneş doğduktan sonra çadırda durmak imkansız olduğu için 7 gibi uyanıyorduk bunalmış bir biçimde... Son gün odalarımızı toparlayıp çadırımızı kaldırdık ve güzel şehrim İstanbul'a yola çıktık. Arabada gözümü kapatayım derken uyumuşum... Uyandığımda bir molayerindeydik, medeniyet bu olsa gerek arabalar, et ve salata dışındaki yemekler, cep telefonuyla konuşma, ve en önemlisi yaşasın yurdum insanı....

Nekadar medeniyetten uzak geçirsekde şu üç günü, iç huzura kavuşup nirvanaya erdik.... ehehehe
kamp mağduru minik starınız...




Wednesday, May 17, 2006

of little or no value

flocci, nauci, nihili, and pili ----> FLOCCINAUCINIHILIPILIFICATION: for the act of deciding that something is totally and absolutely valueless.

Sunday, May 07, 2006

turist

Evet kendi şehrim istanbul'umda dün kendimi resmen yabancı bir turist gibi hissederkeni arkadaşım "niye öyle şaşkın şaşkın turist gibi etrafına bakıyorsun?" diye soruca gülmemek için kendimi zor tuttum. Bu olay dün akşam 6 sularında fenerbahçedeki cafemsi nargilecimsi yerlerin birinde oldu, günümüz tiki/concon gençlerinin gözde mekani cadde bile öyle alternatif kalıyorki bu fenerbahçe tarafındaki kafelere oranla, ben gerçekten/bilakis şaşkına döndüm. Böyle korkunç birbirinin apaynısı insanlar bana uzaydan gelmiş edasıyla bakıyorlardı ki anlatılamaz yaşanmamalı bir durum idi. Neyse allahtan o garip mekanda turist gibi oturmam bir saatten fazla sürmedi ve ben tıpış tıpış canım evime geldim, halime şükrettim. Acınası birbirine benzeyen istanbul gençliği bir garipti gerçekten...

Thursday, May 04, 2006

kedi günlüğü

mi mi miuw,
evet halimi hatrımı merak edenler olabilir, artık daha iyiyim sendelenmeden yürüyebiliyorum, sağolsun sevgili sahibim miray ve ananesi her miuw'umda "ne oldu, cnm ne istiyorsun, gel gel seni seviyim bi güzel" diyip o sefkatli bir şekilde kucaklarına alıyorlar, şımaracağım artık...bakalım bu sargıyla gezme ne zaman sona erecek, ne zaman hoplaya zıplaya evin içinde dolaşabileceğim merak ediyorum.
sevgiler
kedi