Wednesday, February 28, 2007

ebelendim sobelendim

Evet, sevgili jiji priss tarafından ben de elenmiş sobelenmiş blog yazarları derneğine katışmış bulunmaktayım. Çok teşekkürler jiji sen olmasaydın bu duyguyu bilemeyecektim. canım canım saol...

Neyse gelelim benim gizli hayatımın en gizli sırlarını siz okuyucularıma açıklamaya...

* Ben ananem ve dedemle büyüdüm sayılır, zaten hala ananemle yaşıyorum. Küçükken onbeş günde bir bici torunları beni sevindirmek için gelirlerdi, bazen ben onlarla birlikte dönerdim. Efendim benim Ankara'ya giderken "Bolu Dağ"ı fobim vardır. O Bolu Dağ'ını geçmek resmen kabus benim için, özellikle otobüsteyken. Bu yüzden Ankara'ya ya tren ile ya da o ünlü v otobüsleriyle giderim. Neden böyle manyaksın derseniz bir keresinde dedem ile Ankara'ya u ile giderken otobüsün camı, miminin de ödü tuzla buz olmuştu... 5 6 yaşarında olmak, bu korkunun bilinç altıma işlemesine neden oldu heralde. Yok yok yeni de yaşasam korkaarım...
* Mimi kedi seven bir insandır, yolda kedilere günaydın demeyi sever, ama kedilere olan sevgisi, kardeşinin ben kedi istiyorum diye eve kedi getirtmesiyle başlar. Daha önce mimi'yi kedi tırmalamış ve de 15 tane pembe aşı olduğu için sevmezdi. Küçük prensesimiz (kardeş) kediyi komşunun bebeği en güzel bebek edasıyla sevmeye başladığında, mimi çoktan kediyi bağrına basmıştı, ve ileride başına geleceklerden habersizdi. Mimi küçük prensese teşekkür eder, her ne kadar bu blogdan bir haber olsa dahi...
* Çok sakin, bir insanımdır, kavga etmeyi sevmem, tanıştığım her insanı arkadaş olarak görürüm, insanları kırmaktan korkarım... Kolay kolay sinirlenmem ama sinilendiğim zaman büyük bir patlama yaşarım, bazen kendimi kontrol edemem%2

Friday, February 23, 2007

süper anneanne

Bildiğiniz gibi efendim, ben ananem ile yaşayan bir insanım, evet zorlukları da yok değil, ama bir o kadar da eğlenceli. Annneannem öğretmen emeklisi, kendisi gibi cici bir "kankası" var, şimdi anneannem ve lisesinden diğer arkadaşları 15 günde bir kendi aralarında toplanıyorlar. üç sene öncesine kadar Ankara'da yaşıyordu, orda ki arkadaşlarının çoğunu küçüklüğümden beri tanıdığım için toplandıklarında yanlarında olmak eğlenceliydi. Ama buradakileri pek tanımıyorum, dolayısıyla da bize geldiklerinde ben vınlamayı tercih ediyorum.

Neyse efendim, bugün uykumun arasında "Miraaay, ben öğretmen arkaşlarla toplantıma gidiyorum, bye bye." ile irkildikten sonra saatlerce uyudum. Neyse efendim anneannem akşam geldi, kedi-ben-anane öğrenci yurdunda yaşadığımız için hepimiz kendi işlerimize bakıyoruz, aç olan yemek yiyor, arada anane yemek yapmak istemediği için "Hadi şu bilgisayarından yemek siparişi ver" diye odama geliyor, ya da ben yemek pişiriyorum...Bir de her gece "Deli misin evladım? Bütün gün oturuyorsun odanda şunun karşısında ne yapıyorsun?" sorusunu aksatmadan soruyor.

Demin de yatmadan önceki görevini yapmak için yatakhanemin kapısına gelen ananem; "Biliyor musun, bugün bütün arkadaşlar torunlarının sürekli bilgisayar başında olmasından şikayet etti. Sonra güldüğümü fark ettiklerinde de, sen ne düşünüyorsun bu konuda demekten kendilerini alamadılar, ve tabi ben de 'eh evet sizinle aynı duyguları paylaşmaktan kendimi alamayacam' dedim" tabi anneannemin bunu anlatmasıyla gülmeye başlamam da bir oldu. Süper anneannecim sen çok yaşa e mi.

Gelelim sadede, sanırım siz okuyucular da anneanneleriniz ile yaşasaydınız aynı olaylarla karşı karşıya kalacaktınız. Eh büyükler bu durumdan kendilerince şikayetçi gibi görünüyorlar, haklılar mı acaba diye düşünmekten kendimi alamadım bir de ben...

Neyse efendim, hepinize sevgiler saygılar...
mimi

Wednesday, February 21, 2007

tanrım biz de kazıtalım kafalarımızı


bir çok ünlü aktrist roleri icabı saçlarını kazıttılar biliyoruz bunu, ve yakıştı da hepsisine, benim favorim natalie portman...bir blog sayfasında "eight women who look better bald than britney" başlıklı yazıyı görünce irkilmedim değil açıkçası. ben de ara ara acaba kazıtsam nası olurum diye de düşünüyorum hani, yapacağımdan değil ya işte merak... sonra google'da bald britney diye arattım ve karşıma çıkan fotoğrafa hayranlıkla bakakaldım sayın okuyucular, neden de diyemedim açıkçası, ama sizler de bald britney'den eksik kalmayın diyorum ve o güzelim fotoğrafı koyuyorum yazımın sonuna....
edit: istemeden de olsa yazının başına geldi foto dikkatsizlik....
ben de sizi seviyorum

music

bol bol müzik dinlerim bildğiniz gibi, miyet hanım kadar olmasamda. :)
neyse efendim "stumble upon"larken (tanrim yine bir fiil buldum,güzelim türkçemize), şu ve şu site çıktı karşıma. bir tanesinde tahda "brain storming" yaparmış gibi
grubu yazdıktan sonra music storming yapıyor, diğerinde de sevdiğin iç grubu/kişiyi yazıyorsun sana bir grup öneriyor... sevgili müzik severlerin kullanımına sunuyorum...

ben, silverchair/regina spektor/goldfrapp yazdıktan sonra karşıma eisley diye bir grup çıkardı bakalım ne çıkacak gnoosic kutusundan :P
mimi

Monday, February 19, 2007

diıır dayiri

dear diary,
i have been seeing the most weirdest dreams in my life... ok ok i admit that, i've seen anime dreams after watching zillion animes, but on the other hand the dreams i had past two days were the most complicated ones...i saw flood, it was like a hollywood action movie, and last night i dreamt about a place where i can find all the places i've known...we had a conclusion that i am stucked between centuries and landscapes...
that iz all i can say right now....
si ya dear diary
mimi

edit edit: bugün yeniden moulin rouge'u izledim, ve yine çok etkilendim, göz yaşlarıma engel olamadım film süresince nasıl bir müzikaldir, her izleyişte nasıl etkiler moulin rouge insanı hala bilemiorum... bu kadar

Sunday, February 18, 2007

evet efendim

açıkçası olan enteresan birşeyler yok, kendimi film, dizi ve anime dünyasına adamış bulunuyorum. gerçekten anime dünyasi çok enteresan, istemesen bile japon kültürünü öğreniyorsun izlerken :).... artık bir de sci-fi diziler izlemeye başladım, ilk dizim battlestar galactica gayet bilgilendirici geldi, ben ki hayatımda star wars, star trek izlememiş insanım. kolay gelsin bana vallahi.
geçen günlerin birin de "the lake house"u izlemiştim, güzel bir anlatımı var, filmin sonunda anladım ki, doğru insan doğru zamanda karşıma çıkacak.... evet evet göz yaşlarıma hakim olamadım biliorum, sulu gözüm ben :(
işte bu kadar bu aralar bir de bol bol muzik dinliyorum sevgili miyet'e tavsiye grupları için teşekkür ederim, çok sevdim onları da efendim....
sevgiler mimi


edit edit: size çok cici bir blog da tavsiye ediyorum, dünya haberlerine merhaba demeniz için :P

Friday, February 09, 2007

music

büyük bir heyecan ile yazıyorum bu sefer blogcuğumu, evet evet gençliğimin canım birtane boy band'i take that "beautiful world" albumüyle beni yeniden o günlere götürdü... eheheh ah ah nerede "babe"ler, "relight my fire"lar, "never forget"ler, "back for good"lar.... güzel bir album yapmışlar biraz matchbox twenty'imsi, goo goo dolls'umsu, rob thomas'ımsı tınıları olmuş... take that işte gary, mark, howard, jason ve robbie...


çarşamba akşamı babylon'daki messer chups gig'ine gittik, çok kuuul bir basçıya sahip olan cici moskova'lı messer chups elektronic soft rock yapıyor. 50'ler, 60'lar, 70'ler, 80'lerden popüler şarkıları da coverlamayı unutmamışar tabiki... eski korku filmlerinden alınmış eğlenceli barkovizyon gösterilerileri sayesinde hem güldürüp hem de coşturdular biz kalabalık içindeki insanları...