Wednesday, January 30, 2008

fear ???
courage ???
is there a propotion between them???
love vs. dislike

Saturday, January 26, 2008

dear diary, mimi kotasyonu

"Yaşadıklarımın hastasıyım, karma'nın ustasıyım!!!"
Özlü söz oldu bu : )

Sevgili okur şu sırada cici beynim de hallaç pamuğu gibi, okurlara verdiğim geçici karmançormanlıktan dolayı özür dilerim.

Bu sırada her nekadar rosey - be somebody blues dinliyor olsam bile, bir anda beynimin en ücra loblarından birinde des'ree'den life oooh life oooh life adlı parçanın melodilerini duymaya başladım...
(dear universe give me some patience)
Canım delilerce sushi istiyor bir gidemedim (nemesis hanım burayı okusa keşke ki okumuyor neyse link atarım okur, my dear sushi friend snaker pimps - cute sushi lunches sana geliyor) ama ama ne oldu tabiki bunka'ya rüyamda gittim, hem de okula gitmeden önce. Ne mi aldım dersin onigiri hihihi, sonra okula gittim. Böle japon stili sefertasım artı chopstiklerim de vardı yane.

Sonra işte tatile girdim, bütünlemelerimle kucaklaşıcak mıyım, kucaklaşmıyacak mıyım bilemiyorum, istemem tabiki kucaklaşmak. (universe create a miracle for me)

Agatha da kocaman oldu, seviyoruz onu ailecek, Yoda ise obezleşme yolunda sevgili ananemin her miyavlamasında mama vermesi sayesinde. Ah mümücel aaah : )...

Umudum vaar sayın okur, herşey teker teker yerine oturmaya başlıyorrr. Aman yarabbiiim diye bağırdım içimden, bir oh çektim, şarkı sözü yazdım gibi oldu.

haydi görüşmek üzere
sevgiyle kalın
şeker okuyucular

Tuesday, January 15, 2008

Umut Etmek - Berna Sağlam

" Hayat su gibidir derler. Akıp gider. Çoğu zaman nasıl hızla tükendiğini fark edemeyiz bile. Dönüp ardımıza baktığımızda gülümseyerek ve acıyla hatırladığımız bir sürü anıyla doludur. Ama bu anılar nasıl olursa olsunyaşanılmışlığın bir kanıtıdır. Nefes alır. Bomboş olmasından, tekdüze ve ruhsuz olmasından bin kat daha iyidir.
Yaşamımızı sürdürebilmemiz, zorluklara göğüs geregerebilmemiz için her zaman gerekli olan ve asla kaybetmememiz gereken şeydir umut. Yaşama umudu, başarabilme umudu, başımıza gelen kötü olayların düzeleceği umudu, hastaların sağlığına kavuşması umudu, daha çok para kazanabilme umudu, sevdiğimiz veya beğendiğimiz insanında bizi sevmesi umudu, hiç ummadığımız bir anda gerçekleşebilecek bir mucize umudu...
Bazen de hayati olmayan küçük umutlarımız vardır. Belki hayal kırıklığı yaratmaz ama "olsaydı iyi olurdu" diyebileceğimiz konulardır bunlar.
Tatile çıkarken havanın bozmamasını, evimize döndüğümüzde park yeri olmasını, tuttuğumuz takımın maçı kazanmasını, bir gün önce görüp çok beğendiğimiz bir ürünün ertesi gün satılmamış olmasını vb. umut ederiz.
Bu umudu bazen "şans" diye tanımladığımız değerlerle de birleştiririz. kimi zaman umut ettiğimiz bir şeyin gerçekleşmemesini şanssızlık, gerçeğe dönüşmesini de şans diye tanımlarız. İkisi de iç içedir. Şansımızı çoğu zaman kendimiz yaratabiliriz.
İşimizi şansa bırakmayız.
Ama umut etmek biraz daha farklıdır. O konuda elimizden geleni yapmışızsır. Ama bizi aşarı durumlar söz konusu olduğunda, o zamanyapabileceğimiz son şey, isteğimizin gerçekleşmesini sağlayacak faktörlerin devreye girmesini umut etmektir. Bazen bir dua, bazen pozitif düşünce gücü, bazen kadercilik ama sonuç olarak kendimizi daha iyi hissederiz.
Umut etmek, bir nevi beslenmek gibidir. Yaşamak ve bedenen sağlıklı olmak için nasıl fizyolojik anlamda gıda alıyorsak, zihinsel açıdan manevi olarak, moral olarak sağlıklı yaşayabilmek için de umutla beslenmek gerekir. Umudu olmayan bir insan, gıdasız kalmış herhangi bir canlı gibi yavaş yavaş çükmeye, çürümeye, bozulmaya başlar.
Umut, en çaresiz anlarda bile içimizde bir ışık, bir kıvılcım, bir kırpıntı olmasını sağlar. Sonuçta umut ettiğimiz her ne ise, gerçekleşmese bile yaşanan zamanın ağırlığını hafifletecektir.
[...] Umudunuz hiç eksilmesin..."

: )


Thursday, January 10, 2008

"Set The Fire To The Third Bar" by Snow Patrol

I find the map and draw a straight line
Over rivers, farms, and state lines
The distance from 'A' to where you'd be
It's only finger-lengths that I see
I touch the place where I'd find your face
My finger in creases of distant dark places

I hang my coat up in the first bar
There is no peace that I've found so far
The laughter penetrates my silence
As drunken men find flaws in science

Their words mostly noises
Ghosts with just voices
Your words in my memory
Are like music to me

I'm miles from where you are,
I lay down on the cold ground
I, I pray that something picks me up
And sets me down in your warm arms

After I have travelled so far
We'd set the fire to the third bar
We'd share each other like an island
Until exhausted, close our eyelids
And dreaming, pick up from
The last place we left off
Your soft skin is weeping
A joy you can't keep in

I'm miles from where you are,
I lay down on the cold ground
And I, I pray that something picks me up
and sets me down in your warm arms

I'm miles from where you are,
I lay down on the cold ground
and I, I pray that something picks me up
and sets me down in your warm arms

Tuesday, January 08, 2008

"Everyone suspects himself of at least one of the cardinal virtues, and this is mine: I am one of the few honest people that I have ever known."
Nick Carraway, The Great Gatsby

there are a few things one should learn

introduction to love 101
introduction to trust 101
introduction to sincerity 101
introduction to friendship 101

günümün kartı

the tower xvi...

Sunday, January 06, 2008

this is a quote from an e-mail : )

"Heart is the only re-Source we all have that is effective. Here’s the best part; you don’t have to do anything to have it all. All you have to do is surrender and go back to basics. If the book you are reading doesn’t touch your heart or generate feelings of gratitude, joy, serenity, empowerment or laughter, you probably don’t need it. If this or that philosophy, teaching or discipline is beginning to feel hollow or cold, then you don’t need it. If you are trying to hard to be a perfect spiritual/human being, then you don’t need that either. You already own your own Consciousness, so how can you even ‘own’ it again? Just be it, and allow of it to just be what it Is. You can’t improve on that, or add anything else to it. It’s back to basics. Experience it all without resisting. Choose it all without fearing. Live it all with love.

So be it."

Saturday, January 05, 2008

"Kendimizi iyi hissetmemizi sağlayan her şey bizim için iyi değildir. Bize acı veren her şey de kötü olmayabilir."
Alain de Botton - Felsefenin Tesellisi

Thursday, January 03, 2008

hello mello

sevgili okur kitlem yeniden deli dolu yazmamla karşınızdayım, yeniden sizinle hayatı paylaşmaya devam ediyorum, efenim biliyorsunuz sevgili blog'um pazar keyfi kıvamında gereksiz şeylerle doludur, olsun okuyunca eğleniyor musunuz benim için önemli olan o, hahahah aptal miray diye düşünseniz bile banane yani....
gel gelelim bu sefer yazacaklarıma, böle bazen pek bir salak olurum ben, geçen gün nuhun ankara nuhun gemisi adlı makarnayı almıştım, ah bak sevgili blog bir daha pişirdiğimde fotorafını çekip koyacam. neyse nuhun ankara nuhun gemisi makarnasının hayvancıkları var bunlar bana göre sırasıyla ördek, inek, at ve tavşan... küçük kuzenimle pişirdik işte makarnaları aslında amacım onu eğlendirmek değildi, ama o da eğlendi bunların sonucunda, bir şeyi söylemeyi unutmuşum, makarnalar üç renkliydi kırmızı, yeşil bir de bildiğimiz makarna rengi, işte mimi ne yapar bu makarnalarla tabağında çiftlik bile kurabilir, ki kurmuştu, sonra kendi kendine ayh eğlendim be şeklinde güler küçük kuzen miray sen kaç yaşındasın diye sorar bu durumun karşılığında... öhöm boşver bartu der miray da....
bunu geçelim gene hayatımda hüsrana uğradım geçenlerde, bu çok geçenlerde oluyor, annemle bi karfura gitmiştik, işte orda keşkül yerken aramızda geçen diyalog;
mi: ay bunu çok güzel bol hindistan ceviziyle yapmışlar, oh oh mis gibi (saf saf keşkül yiyorum bu sırada)
anne: salak!!!
mi: niyee???
anne: keşkül bademden yapılır da ondan ucuza gelsin diye hindistancevizi koyuyorlar...
mi: yaaa öle mi, ama ben keşkül hindistanceviziyle yapılır biliyordum, hem o da pahalı diil mi
anne: ahh ahhh....
düşünün artık 24 senelik yaşamımda keşkülün yurdum keşkülü bir de hani tiramisu flm olsa anlarız yeni ithal tatlı ya o insan bilmeyebilir, ama bu yurdum tatlısı sütlaç gibi bişiy işte... neyse bunu da öğrendim ya, yeter bana bir sürelik ...
haydi şeker kalın bol bol tatlı yiyin

imogen heap - come here boy

"Im falling, falling for you babe,
And my feelings are gettin stronger,
So why dont you stay with me for a
For a little longer"

Wednesday, January 02, 2008

biraz geç oldu ama şimdi buldum yazdığım kağıdı : )

2007 İstanbul Bienal'inde beni etkileyen bir cümle vardı, Jonathan Barnbrook adlı sanatçının posterlerinin üzerinde yazıyordu bu cümle:
"Instead of a day of remembrance let us have a day of forgetting where we all agree, once a year to forget any anger we feel towards others going forward with a wow to let historic and ethic differences be part of the past. Not a division for the future. Surely this is a better way to honor the dead."